Cevdet Yılmaz, Yeni Orta Vadeli Program'ın (OVP) ne zaman açıklanacağına ilişkin soru üzerine, programın geçen yıl 2024-2026 dönemini kapsadığını belirterek, "Bu yıl 2025-2027 dönemini kapsayacak şekilde, yine 3 yılı kapsayacak şekilde güncellenecek. Bu normal bir güncelleme, yani olağanüstü bir durum söz konusu değil." dedi. 2025 yılı bütçesinin ana çerçevesini güncellenmiş Orta Vadeli Program'ın oluşturacağına dikkati çeken Yılmaz, şöyle konuştu: "Ana politika çerçevesi değişmeyecek, ana politika çerçevemiz, ana hedeflerimiz olduğu gibi korunacak. Nedir bunlar? Enflasyonu düşürmek, fiyat istikrarını sağlamak, bunu yaparken büyümemizi istihdamımızı devam ettirmek, bir taraftan da depremin yaralarını sarmak bu dönemde çok önemli bir başlığımız. Ayrıca tabii bütün bu süreçlerde kalıcı sosyal refahı arttırmak üzere yine bir çaba içinde olmak. Bu dört temel amaç değişmeyecek. Ana çerçevemizi bunlar oluşturmaya devam ediyor."
"(OVP) Eylül'ün ilk haftasında yayınlamayı hedefliyoruz"
Yılmaz, yeni Orta Vadeli Program'da makroekonomik tahmin setinin güncelleneceğini, gelecek yıl bütçesinin ana çerçevesinin oluşturulacağını, yapısal reformların daha da zenginleştirileceğini belirterek, "Eylül'ün ilk haftasında yayımlamayı hedefliyoruz. Bu da yine Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun çizdiği bir çerçeve. Bu kanuni bir yükümlülüğümüz aynı zamanda dolayısıyla Eylül'ün ilk haftasına kadar bunu tamamlamayı öngörüyoruz." ifadelerini kullandı. Orta Vadeli Program'da, enflasyon ve para politikaları konusunda Merkez Bankası ile diyalog ve çalışma birliği içerisinde güncellemeler yapılacağını da bildiren Yılmaz, "Eylül ayına kadar oluşacak tablo, beklentiler, Merkez Bankamızın ve diğer kurumlarımızın teknik analizleri, bütün bunları bir araya getirerek enflasyonla ilgili yine tahminlerimizi güncellemiş olacağız." dedi. Yılmaz, 2025 için yıllık enflasyon oranının yüzde 14 olarak öngörüldüğünü, yeni OVP'de bu öngörüye ilişkin son durum hakkında Merkez Bankası ile yeniden görüşüleceğini belirtti. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şunları kaydetti: "Enflasyonda 3 dönem tarif ettik bu mücadeleye başlarken. Bir geçiş süreci, iki dezenflasyon süreci, üçüncüsü de kalıcı fiyat istikrarı dönemi dedik. Geçiş sürecini haziran ayı itibarıyla tamamladığımızı düşünüyoruz. Çok daha güçlü, sağlıklı bir altyapı oluşturduk, enflasyonla mücadele açısından. Bütçe açığından, cari açığa, başka alanlara varıncaya kadar daha temel bir zemin oluşturmuş olduk. Haziran'da başlayan bir dezenflasyon süreci var. Haziran'da ilk defa bir kırılma yaşandı. Şimdi Temmuz enflasyonu geldiğinde bunun devam ettiğini göreceğiz. Temmuz'da bir miktar aylık fazla daha yüksek bir rakam gelebilir. Çünkü elektrik, akaryakıt gibi ürünlerde fiyat artışları yaşandı. Genelinden değil ama bu özel alandan kaynaklanan bir geçici yükseliş, aylık yükseliş olabilir. Ama buna rağmen Temmuz'da beklentimiz düşük 60'lı rakamlar. Yani baz etkisinin de yardımıyla program etkisi artı baz etkisi düşük 60'lı rakamları göreceğimize inanıyoruz. Bir sonraki ay düşük 50'li rakamlar, Eylül enflasyonu açıklandığında ise 40'lı rakamları göreceğimizi tahmin ediyoruz. Şu andaki gördüğümüz bu. Verilerimizle, teknik analizlerimizle gördüğümüz bu. Tabii hep birlikte gerçekleşmeleri göreceğiz. Dolayısıyla dezenflasyon süreci bu yıl devam edecek. Bu da beklentilerde yine bir iyileşmeyi getirecek diye düşünüyoruz."
Enflasyonda başlayan kırılma süreci
Cevdet Yılmaz, profesyonellere sorulduğunda çok daha düşük bir enflasyon beklentisi olduğunu belirterek, "Verilere bakanlar, gelişmelere bakan profesyoneller, işte bir yıl sonrası için yüzde 30 küsur bir beklenti ifade ediyorlar. Ama vatandaşımıza sorduğumuzda hala yüksek bir beklenti var. Bunun da sebebi büyük oranda şu; hane halkı daha çok geçmişe bakar. Geçmişte yaşadığına bakıp geleceği öyle tahmin eder. Profesyoneller biraz daha detay teknik analizlerle bakarak gelecek odaklı bir şekilde bakarlar. Ama bir süre sonra inanıyorum ki özellikle bu yaz dönemindeki bu kırılmayla birlikte vatandaşımızdaki bu beklentiler de bizim hedeflerimize daha fazla yakınsayacak." şeklinde konuştu. Özellikle konut, otomobil, gıda ve sanayi ürünlerinde belirli ölçüde bir kırılma yaşandığına dikkati çeken Yılmaz, "Hizmet sektörlerinde ve gıdada tam arzu ettiğimiz yerde değiliz. Bu konularda da yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bir taraftan yapısal reform, tarım politikalarımız burada çok önemli gıda açısından. Son dönemlerde planlı tarım, hayvancılığa destek gibi farklı kanallarla arz yönlü olarak da bu konulara bir taraftan bakıyoruz. Hizmet enflasyonu burada en yapışkan dünyada da bizde de en yapışkan enflasyon hizmet enflasyonudur. Onunla ilgili de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İnanıyoruz ki gelecek yıl 10'lu rakamları göreceğiz. Yani 10'la 20 arası diyelim." değerlendirmesini yaptı. Kalıcı fiyat istikrarı diye adlandırılan dönemin 2026'da yerleşeceğini belirten Yılmaz, "Sadece para politikasıyla değil, maliye politikasıyla ve yapısal reformlarla desteklenmiş daha bütüncül bir programı hayata geçiriyoruz." dedi.
"Kalıcı bir şekilde sosyal refah oluşturma en önemli başlıklarımızdan biri"
Yılmaz, en düşük emekli aylığının 10 bin liradan 12 bin 500 liraya yükseltilmesine ilişkin sorular üzerine, bu artış maliyetinin genel bütçeye yıllık etkisinin 60 milyar lira olduğunu söyledi. Özellikle EYT sonrasında 16 milyon emekli sayısına ulaşıldığına dikkati çeken Yılmaz, "Yaptığınız her düzenlemenin bütçeye, sosyal güvenlik sistemine çok ciddi yansımaları var. Bunların da elbette etkilerine de bakarak, ama imkanlarımızı sonuna kadar zorlayarak emeklilerimizin yanında yer alıyoruz. İstikrara kavuştukça ülkemiz, enflasyonda daha düşük rakamları gördükçe, büyümemizi istihdamımızı imkanlarımızı geliştirdikçe, kalıcı bir şekilde sosyal refah oluşturma en önemli başlıklarımızdan biri." diye konuştu.
"Merkez Bankamızın rezervlerinde çok ciddi bir artış oldu"
Cari açık anlamında OVP hedeflerinin ötesinde bir iyileşme yaşandığını ifade eden Yılmaz, "Bu ne getirdi? Dövize olan ihtiyacımızı azalttı. Dövize erişim imkanını ve maliyetini düşürdü. Türkiye bu anlamda da hakikaten çok önemli bir performans gösterdi. Bununla birlikte Merkez Bankamızın rezervlerinde çok ciddi bir artış oldu. Sadece son 4 ayda 90 milyar doların üstünde, tarihimizin en hızlı rezerv birikimi gerçekleşti. Hem brüt rezervlerde hem net rezervlerde muazzam bir artış oldu." diye konuştu. Yılmaz, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sisteminde de yarı yarıya azalma olduğunu belirterek, "Bütün risklerimizi düşürdüğümüz bir ortamdayız. Burada TL'yi cazip hale getirici politikalar, ister istemez bir miktar TL cinsi finans maliyetlerinde artış oluşturmuş durumda. Orada da şunu yapıyoruz. Selektif finans imkanlarını geliştirmeye çalışıyoruz." dedi. Katma değeri yükseltecek yatırımlara daha uzun vadeli ve daha cazip imkanlarla kredi sunmayı öngören selektif finans programları geliştirdiklerine dikkati çeken Yılmaz, şöyle devam etti: "Bunların sayısını önümüzdeki dönemde daha da arttıracağız. Çünkü reel ekonomiyi de devam ettirmek önemli. Bir taraftan tabii ki fiyat istikrarı ama diğer taraftan biz kalkınmakta olan bir ülkeyiz. Gelişmemiz, kalkınmamız lazım. Gelişmiş dediğimiz, kalkınmış dediğimiz ülkelerde bu hedef yeterli olabilir. Ama bizim için yeterli değil. Biz bir taraftan da eş zamanlı olarak kalkınma sürecimizde devam ettirmek durumundayız. Bu kolay bir iş değil ama asıl maharet bunu başarmakta. Dolayısıyla bir yandan tüketimi dengelerken, daha dengeli bir kompozisyon oluştururken, bir taraftan da büyümemizin kompozisyonunda yatırımın, üretimin, ihracatın katkısını arttırma çabası içindeyiz. Hem büyümeyi hem istikrarı nasıl sağlayacağımız en önemli formüllerden biri bu." Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Merkez Bankasının politika faizine ilişkin politikası hakkındaki soru üzerine, Merkez Bankasının kanunu gereği araç bağımsızlığı olduğuna vurgu yaparak, şunları kaydetti: "Merkez Bankası verilere, gelişmelere, hem enflasyonun ana eğilimindeki gelişmelere hem de beklentilerdeki gelişmelere bağlı olarak dünyayı da takip ederek gerekli kararları alacaktır. O konuda çok fazla bir yorum yapmak istemem doğrusu. Ama siyasi olarak şunu söylemek isterim. Bizim amacımız enflasyonu da faizleri de orta vadede tek haneli rakamlara indirmek. İkisi de iyi değil. Yüksek faiz de iyi değil, yüksek enflasyon da iyi değil. Bu ikisini de belli bir vade içinde tek haneli rakamlarda görmek istiyoruz. Geçmişte bunu başardık. Biliyorsunuz 2013 yılında enflasyon 6'lara gelmişti."